
Viyana’daki tarihi müze gerçekten görmeye değer bir müze. Tarihi en baştan alarak anlatıyor. Kaba/Yontma/Cilalı Taş Devri’nden günümüze kadar ele alıyor. Mamut,fildişi,mızrak,ok,saban,araç-gereçleri bulmak mümkün. Dünyanın da levha ve kabuğunda nasıl bir evrim geçirdiği, hangi lav ve magmaların eriyip hangilerinin kızıştığı hologram görüntüsü ile alınıyor. Mutlaka görülmesi gereken ise; bu müzedeki çekmeceli bölmeler. Çekmeceleri açınca bilgi ve deneysel bir anlatım hissedebilirsiniz. Orta Çağ, Sanayi Devrimi, Kraliyet Dönemi vb. dönemler mihenk taşı gibi ayrı ayrı detaylıca aktarılıyor. hatta bir bölüm var ki; Osmanlı Viyana Kuşatması Bölümü. Doğa Tarihi Müzesi, 40’a yakın sergi salonuna sahip. Müze, yaklaşık 30 milyon örnek ve eserden oluşan bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Viyana koleksiyonları 1750 yılında İmparator Franz Joseph tarafından oluşturulmaya başlanmış, müzenin temelleri fosillerin, salyangoz, midye, değerli taş ve minerallerin oluşturduğu bu koleksiyonun satın alınmasıyla atılmış.
Bu sergi salonlarında zooloji, mineroloji ve her türlü bitki, hayvan veya mineralin menşei ve gelişimi gösteriliyor. Devasa dinozor iskeletlerinin uzun zaman önce geçirdiği evrim hakkında bilgi elde etmek mümkün. Ayrıca sürüngenler, kuşlar veya etoburlar, her çeşit daha küçük hayvan veya taşlar da içeren sergiler var. Hatta Mars’tan gelen Tissint Gök Taşı’nın da bulunduğu Dünya’nın en büyük ve en eski meteor koleksiyonu da görülebilir (12 Euro karşılığında).
Müzenin toplam personeli 330’dan fazla. Bu personel arasında 60’dan fazla bilim adamı, çalışmalarını bu müzede sürdürüyor.
Viyana Doğa Tarih Müzesi bir uygarlık kanıtı. Dünyaca ünlü, pek çok özgün nesne burada sergileniyor: Mars’tan gelen “Tissint” meteoru parçası, 25.000 yıllık Willendorf Venüsü, 200 yıldan fazla bir zaman önce soyu tükenmiş olan Steller denizineği örneği, büyük ve kimisi hareketli olarak tasarlanmış dinozor iskeletleri, kafatasları, antropoloji bölümündeki insan modelleri, vb.
Turistlerin gözde kentleri arasında en rahat gezilebilen yerlerden biri Viyana olsa gerek. Kimi zaman rehberlik yapan biri olarak iyi biliyorum bunu. 23 bölgeden (ilçeden) oluşan bu güzelim başkentin merkezi, 1. Viyana’dır. 150. yılındaki Ring Caddesi, “Innere Stadt” olarak adlandırılan 1. Viyana’yı çevreler, belli başlı turistik yerlere uzanır. Yüzlerce yıl yönetimi elinde bulunduran Habsburg Hanedanlığının yapıları, belediye, parlamento ve opera binaları, Avrupa’nın en eski birkaç tiyatrosundan biri olan Burgtheater birbirine yürüyüş mesafesindedir. Bu hattı takip eden turistlerin buluşma noktalarından biri olan Maria-Theresien Meydanı’nda karşılıklı iki görkemli mekân durur: Sanat Tarihi Müzesi(1) ve Doğa Tarihi Müzesi.(2)
KHM ile NHM arasında, devleti bizzat yöneten tek imparatoriçe olan ve meydana adını veren Maria Theresia’nın (1717-1780) heykeli bulunur. Natur Historisches Museum’in resmi açılışı 10 Ağustos 1889’da, İmparator I. Franz Joseph tarafından yapılmıştır. Müzedeki koleksiyonların temellerinin atılması 1750’ye kadar gitmektedir. Yıllık 500 binin üzerinde ziyaretçisi olan NHM, girişten hemen sonra beliren merdivenleriyle, görkemli bir gezi daveti sunar. Basamaklar, müze tarihinin önemli isimlerinin bir arada bulunduğu bir tablonun önünde kesintiye uğrar. Tavanda bilim ve sanatın birlikteliğini gösteren bir çizim, sağ ve sol yanlarda tekrar başlayan merdivenler ve heykeller. Karşılaştığınız güzelliğe doyamayıp girişe dönerek tekrar yukarı çıkabilirsiniz. Böylesine bir “Hoş geldiniz” mesajıyla çok sık karşılaşılmaz.
Sahip olduğu 39 salon ve yaklaşık 30 milyon parçayla, Natur Historisches Museum bir uygarlık kanıtı. Müze bünyesinde yürütülen araştırmalarla parça sayısı hızla artıyor. Dünyaca ünlü, pek çok özgün nesne burada sergileniyor: Mars’tan gelen “Tissint” meteoru parçası, 25.000 yıllık Willendorf Venüsü, 200 yıldan fazla bir zaman önce soyu tükenmiş olan Steller denizineği örneği, büyük ve kimisi hareketli olarak tasarlanmış dinozor iskeletleri, Maria Theresia’nın değerli taşlar barındıran çiçek buketi, kafatasları, dünyadaki en iyi koleksiyona sahip olduğu iddia edilen antropoloji bölümündeki insan modelleri, vb. Saymak bile zihnimizi yoruyor. Dört arkadaşla gerçekleştirdiğimiz gezi sırasında kimi salonlar düzenleme sebebiyle açık değildi. Burada yüzeysel bir inceleme bile saatler sürüyor. Mineraller ve taşlarla ilgili ilk salonlarda birkaç saatimizi harcayınca, NHM’in bizden şöyle bir haftaya yayılmış program talep ettiğini anladık. Dünyanın en eski ve geniş meteor koleksiyonu, fosiller, tarihöncesi kalıntılar, soyu tükenmiş canlıların gerçekçi modelleri, ilk yaşam formları, dünyaca ünlü bitki koleksiyonu… Kitaplarda okuyup belgesellerde izlediğimiz, kısmen çevremizde gözlemlediğimiz çeşitliliği kavrayabilmek için oldukça iyi bir yer burası.
Müzedeki bölümler
1) Antropoloji: 1876’da temelleri atılan bölümde 60.000 parça yer alıyor. Eğlenceli bir şeyler var antropoloji tarafında. Bir bilgisayar fotoğrafınızı çekiyor, atalarımızdan hangisine benzediğinizi, geçmişte yaşasaydınız nasıl bir yüz hattına sahip olacağınızı belirliyor ve sonucu e-posta adresinize gönderiyor.
2) Bilim tarihi arşivi: Yazışmalar, dosyalar, tablolar, vb. bu bölümde bulunuyor.
3) Botanik: 1807’de kurulmuş olan bölümde yaklaşık 5,5 milyon parça var. 2. savaş sırasında bir kısmı zarar görse de hâlâ dünyadaki en iyi beş koleksiyon arasında. Bölüm, pek çok araştırmacıya örnek sağlıyor, eğer araştırmacıya bitkiyi fiziksel olarak göndermek mümkün değilse sanal botanik sistemine başvurulabiliyor: http://herbarium.univie.ac.at/database/search.php
4) Jeoloji ve paleontoloji: Yaşamın evrimi ve yeryüzü ile ilgilenen bölümün koleksiyonunda 3,5 milyon parça var. Bölüm kendi içinde farklı çalışma gruplarına ayrılıyor. Bunlardan biri karstlar ve mağaralar üzerine araştırma yürüten ekip. Karstik arazi Avusturya’da çok yaygın, nüfusun yarısının kullandığı su bu havzalardan sağlanıyor. Viyana’nın hâlâ musluktan içilen suyunun çok kaliteli olduğunu belirteyim.
5) Mineroloji ve petrografi (taş bilimi): Kataloglara geçirilmiş 150.000 civarında örnek barındıran bölümde, bunların yüzde 15-20 kadarı sergileniyor. Türkiye’nin kimi yörelerinden örneklere ilgili salonlarda rastlamak mümkün.
6) Zooloji: Üç altbirimden oluşuyor:
– Omurgalı hayvanlar: 800 binden fazla örnekle dünyadaki en kapsamlı yerlerden biri. Balıklar, herpetoloji(3), kuşlar, memeliler, arkeozooloji(4) koleksiyonları var.
– Böcekler(5): 10 milyondan fazla örnekle yine dünyanın en büyük koleksiyonlarından biri.
– Omurgasızlar: Birim kendi içinde 5’e ayrılıyor. Bölümlerin her birinin kendi kadrosu, yayınları, araştırmaları var. Farklı disiplinlerde toplamda 60’ın üzerinde biliminsanı ve pek çok memur, gönüllü çalışıyor. Natur Historisches Museum bünyesinde yeryüzünün oluşumu ve yapısı, evrenin başlangıcı, ilk bitkilerin ve hayvanların gelişimi, çoğalması, biyolojik çeşitlilik, genetik, insanın türeyişi gibi dikkat çekici başlıklarda kapsamlı araştırmalar yürütülüyor. Projeler ulusal ve uluslararası boyutlarda sürüyor, ki bunlardan birisi doğup büyüdüğüm coğrafyadaki kenger (Gundelia tournefortii) isimli bitkiyle ilgiliydi. Natur Historisches Museum Botanik Bölümü ile Tunceli Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü’nün ortaklaşa çalışması bir makaleyle dünyaya tanıtılmış, Mart 2014’te basın toplantısı gerçekleştirilmişti. Çalışmayla birlikte dünyadaki bilinen kenger türü sayısı 6’dan 8’e çıktı ve bu iki yeni türe “Gundelia munzuriensis” (Munzur kengeri) ve “Gundelia dersim” (Dersim kengeri) isimleri verildi.
Natur Historisches Museum’den notlar
Müzenin 125. yılı dolayısıyla 2014’te bir dijital planetaryum açıldı. Henüz o keyifli dakikaları yaşayamadım, ancak ilk fırsatta Samanyolu Galaksisi veya Satürn’ün halkalarına doğru yapılan sanal yolculuklara çıkacağım. Planetaryumda farklı gösterimler gerçekleştiriliyor: Yaşamın tarihi ve kökeni, Dünya, ağaçlar, ışık, evren, dinozorlar, volkanlar, meteorlar, vb. Hepsi bilimsel temellerde hazırlanan görsel şölenler.
DNA ve elektron mikroskobu çalışmaları için inşa edilmiş laboratuvarlar, araştırmalara destek sağlıyor. Laboratuvarlarda doku ve DNA örnekleri de mevcut. Natur Historisches Museum’in yeraltındaki 4 katı ziyaretçilere açık değil. Alt katlar depo olarak kullanılıyor. Binanın çatısında gezme imkânı elde edenler şehri daha iyi görebilme, özellikle 1. Viyana’yı inceleme fırsatı bulabilir.
Natur Historisches Museum’un çatısının çevresi, filozofların, biliminsanlarının büstleriyle, heykelleriyle dolu. Giriş ücreti gayet uygun olan müze çocuklar için de ideal. Küçük dostlarımızın burada çok fazla şey öğreneceklerine, doğaya ve bilime yönelik ilgi ve meraklarının gelişeceğine şüphe yok. Birkaç kez ziyaret edip müzeye doyduktan sonra buraya tekrar uğramayacağınızı düşünmeyin.
Natur Historisches Museum’in güncellenen sergileri sizi kendisine çekiyor. Programa şöyle bir göz atalım:
– 15 Şubat 2023 – 14 Şubat 2024, 15 Şubat 2013’te Rusya’nın Güney Ural bölgesine düşen Chelyabinsk meteoru.
– 25 Haziran 2023 – 29 Haziran 2024, zaman yolculuğu.
– 5 Kasım 2023 – 8 Mart 2024, “İnsanın ayak izi” başlığıyla, uydulardan çekilmiş 50 kadar büyük fotoğraftan hareketle insanın yeryüzündeki etkisi.
– 19 Kasım 2023 – 2 Mart 2024, mamutlar ve Sibirya.
– 6 Mayıs 2023 – 31 Ağustos 2024, Viyana Üniversitesi’nin 650. yılı dolayısıyla sergilenecek olan “Şeylerin Bilgisi” başlıklı çalışma.
Son olarak, müzenin bir de mağazası var. Kitaplar, hediyelik eşyalar alınabilir. Müze içindeyken yorgunluk atmak istediğinizde Ring Caddesi, Maria-Theresien Meydanı ve Kunst Historisches Museum manzaralı kafede mola verebilirsiniz. Viyana’ya yolu düşenlerle görüşmek umuduyla…https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2015/01/01/viyana-doga-tarihi-muzesi/
